Barış Notları
Barış Bahşeden Allah’ın adıyla
Herkes için İnanç, Sevgi ve Barış
Yeryüzünde hepimiz barış içinde yaşasak güzel olmaz mıydı? Düşünsenize kimse çalmıyor; kimse kimseyi yaralamıyor ya da öldürmüyor; kimse bağırmıyor, küfür etmiyor ve herkes birbirini severek birbirine itina gösteriyor. Bu, yeryüzünde cennet gibi olmaz mıydı?
İşte, son peygamber Muhammed aleyhisselam bize bunu öğretmek için gönderilmişti; bütün yeryüzündeki insanlar birbiriyle savaşmadan beraberce nasıl barış içinde yaşar ve Allah’ın bize bahşettiği güzel şeylerden istifade eder. Nasıl?
Peygamber aleyhisselam buyurdu: “Sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz; ve birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız!” [1]
Peygamber bu özel hadisinde üç önemli şeyden bahsetmektedir: İnanç, Sevgi ve Barış. Bunların her biri önemlidir ve her biri diğeriyle yakından bağlantılıdır. Eğer barış istiyorsak inanmalı ve sadece kendimiz için değil başkaları için de mutluluk istemeliyiz. Bu hayat değiştiren üç şey insanlar onları uygulamaya geçirebilse gerçekten dünyayı değiştirebilir. Belki de bazı insanlar bunları doğru yerde aramıyor, her yere bakıyorlar ancak bazen kendilerine, inancın, sevginin ve barışın başladığı yer olan kalplerine, bakmayı unutuyorlar.
Barışın Birçok Yolu
Peygamber aleyhisselamın sahabelerinden birisi onun şöyle dediğini rivayet ediyor: “Ey insanlar! Selâmı yayınız,(fakirlere ve muhtaçlara) yemek yediriniz, akrabalarınızla alâkanızı ve onlara yardımınızı devam ettiriniz. İnsanlar uyurken siz namaz kılınız. Bu sayede selâmetle cennete girersiniz.” Şimdi gelin Peygamberin bizi tehlikeden korumak ve dünyayı daha iyi bir yer yapmak için bize öğrettiği bazı başka şeylere de bakalım:
Sinirlenme
Öncelikle, sinirlenmemeye çalışın. Bazen zorbalık ve tazyikle sınanırız. Çoğunluk size sizden daha olduklarını göstermek isteyen insanlar olacaktır; bu insanlar bunu kanıtlamak için yoldan çıkacak ve sizi küçük hissettirecektir. Peki, biz ne yapacağız?
Bir kişi Peygamber aleyhisselamdan tavsiye isteyince o şöyle demişti: “La tağdab”. Bu “Sinirlenme” demektir! Ancak dinlemedi ve isteğini tekrarlamayı sürdürdü. Peygamber aleyhisselam da ona aynı cevabı vermeyi sürdürdü: “Sinirlenme! Sinirlenme!”
Sabır ve Dua
Sabır ve dua olabilecek herhangi kötü bir şeyle baş etmenin en iyi yollarıdır. Sabır göstermek demek bazen hiçbir şey yapmamak ve Allah’ın seni rahatsız eden şeyi gidermesini beklemek demektir. Bazen bu vaz geçmemek ve inancını ayakta tutmak ve sebat göstermektir; sarsılmamak demektir. Ne zaman fazladan yardıma ihtiyacımız olsa Allah’a yönelmeli ve dua etmeliyiz. Şayet gerçekten mümin isek bunu sadece bir şeye ihtiyacımız olduğunda yapmayacak ve her zaman dua edeceğiz. Böylece Allah’a daha yakın olacağız ve O’na ihtiyacımız olduğu her an yanımızda olacağını bileceğiz.
Kimseyi Çekiştirme
Bazen barışa zarar verip onu bozan başkaları değil bizizdir. Bunun üzerine düşünün. Hiç başkasının duygularını rencide edecek bir şey söylemediniz ya da onlardan kötü lakaplarla bahsetmediniz mi? Belki de onların arkasından kötü şekilde konuştuk. Buna “gıybet” ya da dedikodu denir. Sizin dediklerinizi duyduğunda gıybetini yaptığınız insanların kalplerinde acı ya da nefret ortaya çıkar. Bu nedenle, Peygamber aleyhisselam bize asla başkası hakkında kötü konuşmamayı ve başkasının dedikodusunu yapmamayı öğretmiştir.
Ancak, eğer birisi bunu sizin hakkınızda yaparsa sinirlenmek yerine bilin ki eğer sabır gösterirseniz Allah sizinledir. Allah’ın sizi affetmenizi dilediğiniz şekilde siz de onları affetmeyi öğrenin. Ayrıca, eğer bir kişinin başka bir kişi hakkında kötü konuştuğunu duyarsanız öylece dinlemeyin ve onu durdurun ya da hakkında konuşulan kişiyi memnun edecek bir şey söyleyin. Peygamber aleyhisselam “Hayır konuş ya da sus” buyurmuştur. Bu şekilde barış ve ahenk yaratırsınız. Bakın güneş ışığının sükuneti herkesi nasıl da ısıtıp mutlu ediyor.
Cömertçe Ver
Para genelde insanları çatıştıran bir şeydir. Eğer Peygamber’in öğretilerini dinlersek bundan nasıl sakınacağımızı öğreniriz. Paylaşmak ve hayırsever olmak cimrilikten kaçmanın en iyi yollarındandır. Yani, eğer variyet sahibiysek her zaman daha az varlığı olan ya da hiç olmayan fakir insanlara yardımda bulunmalıyız. Bu, varlıklı ve yoksul insanlar arasında barış ve denge ortaya çıkaracaktır. Eğer imkanımız varsa ihtiyacı olanlara borç da vermeli ancak verdiğimizden fazlasını geri almamalıyız ki buna “riba” ya da faiz denir ve dinen haramdır.
Sıkı Çalış ve Dürüst Ol
İşimizde adil olmalıyız ve insanların ihtiyaç duyduğu malların fiyatını yükseltmemeliyiz. Bu yeryüzündeki bütün insanlara yetecek kadar yiyecek var ancak bazı insanlar fiyatları yükseltmek için stokçuluk yapıyor ve bu sayede daha fazla para kazanıyor.
Allah ellerinle sıkı çalışarak kazandığın şeyi özellikle mübarek kılmıştır. Bir defasında adamın biri Peygamber aleyhisselama gelip yardım istedi, Peygamber ona odun kesmeyi öğretti ve sonra adam zengin oldu ve asla bir daha kimseden bir şey istemedi. [2]
Yani Peygamber aleyhisselam bize her zaman az bir şeye bile kanaat etmeyi öğretmiştir. O şöyle buyurmuştur: “Gününü can güvenliği içinde, sağlıklı bir bünye ve güne yetecek rızıkla yaşayan (kişi) kendisine dünya ve içindekiler verilmiş kişi gibidir”. [3] İşte hayata her zaman böyle bakmalıyız: her daim müspet ve mütebessim.
Sevgi ve Aile
Erkekler ve kadınlar sevgi ve huzur içinde yaşamaya çalışmalıdır. İşte aile bu nedenle önemlidir ve sevgi dolu bir aile olmazsa çocuklar kendilerinin istenmediğini ve yalnız olduklarını hisseder. Anneler ve babalar yuvayı huzur ve saadet yeri haline getirmeye çalışmalıdır. Herkes, özellikle de çocuklar, işleri paylaşmalı ve evi temizlemeye yardım etmelidir.
Peygamber aleyhisselam en iyi babaydı ve büyüklere çocuklara merhamet göstermeyi çocuklara da büyüklere sevgi ve saygı duymayı öğretmişti. Onun bizzat kendisi, babasını henüz doğmadan annesini ise altı yaşında kaybetmiş bir yetim olmasına rağmen annelerimize ilgi göstermemizi ve cennetin annelerin ayaklarının altında gizlendiğini söylemişti. Bu demek oluyor ki, anne babalarımız her istediğimizi alamasalar da onlara hizmet ettiğimiz için hiçbir zaman övünmemeliyiz.
Yetimlere Bakmak
Bazen zengin ailelerin çocukları şımartılır; bu çocuklar gösteriş yapar, sahip olduklarıyla böbürlenir bu da başkalarını özendirir. Güzel elbiseleri ve büyük evleri olmayanlar kötü hissederler. Bundan dolayı, anası babası ve bırakın yeni elbiseler alacak parayı yemeği bile olmayan fakir yetimlere ilgi göstermeliyiz.
Savaş ve Barış
İnsanlık tarihi boyunca insanlar savaşlara girişmiştir. Her zaman sizinle çatışmaya hazır insanlar vardır ancak ne için çatışıyorum diye düşünmelisiniz. Allah Teâlâ bir kişi sizi yuvanızdan çıkardığında çatışma ve kendinizi savunma izni vermiştir. Yani çatışmak bazen gereklidir ancak asla gereğinden fazla olmamalıdır. Eğer düşmanlarınız çatışmayı bitirmeyi kabul ediyorlarsa siz de bunu kabul etmeli ve barış yapmalısınız.
Bir defasında Peygamber aleyhisselam uzun süredir Müslümanlarla savaşan Mekke kabileleriyle Hudeybiye Antlaşması adında bir barış anlaşması yaptı. Söz konusu Kabile Şefleri anlaşmayla Müslümanlara hac için Mekke’ye yani Allah’ın evine gitmekten alıkoymalarına rağmen Peygamber bunu kabul etti ve antlaşmayı imzaladı. Bir sonraki sene Müslümanlara hac izni verildi.
Yıllar sonra Mekkeliler antlaşmayı bozup sözlerinden dönünce Peygamber ve sahabileri, yuvalarından çıkarıldıktan ve türlü acılar çektikten yirmi yıl sonra, büyük bir orduyla harekete geçti ve Mekke’yi fethetti. Oradaki insanlar öldürülmedi, bunun yerine Peygamber onları affetti ve barış içinde yaşamalarına izin verdi.
Barış hayatını yaşayıp vatanlarına geri dönen insanlar için gereklidir. Böylece aileler yeniden birleşebilir ve korkmaksızın Allah’a ibadet etme özgürlüğüne sahip olurlar.
Bakın Peygamber düşmanlarına karşı nasıl nezaketliydi! İyi olmak özellikle de insanlar size saldırırken kolay değildir. Bazen kalbinizde savaşın köpürdüğünü hissedersiniz ve işte o an içinizdekiyle mücadele etmek için güçlü olmanız gereken andır!
Farklılıklar Doğaldır
Eğer herkes aynı yola inanıp aynı yolu takip etse savaş diye bir şey olmaz ve yeryüzü barışla dolardı. Ancak Allah’ın planının bir parçası da insanları onlara bahşedilenle sınamaktır. [4] Bu nedenle biz günümüzde farklı renk ve dinden farklı insanlar görürüz ve bu farklılıklar zaman içerisinde meydana çıkmıştır. Kuran bize bütün peygamberlerin ve nebilerin insanlara Tek Allah’a ibadet etmeyi ve birbirlerine karşı iyi olmayı öğretmeye geldiğini söyler. Kuran ayrıca bize insanların istediklerine inanmak ya da inanmamakta serbest olduğunu söyler ki bu nedenle biz bugün kiliseler, sinagoglar, tapınaklar ve camilerin var olduğunu ve milyonlarca insanın farklı giyinip dua ettiğini görüyoruz.
Bir mümin diğer dinlerle alay edemez zira bu o dinlerin mensuplarında kötü hislere neden olabilir ve insanlar çatışmaya başlayabilir. Bu nedenle Peygamber aleyhisselam herkese nasıl davranıp adil olacağımızı öğretmiştir zira o, insanlara gönderilen son Peygamber ve alemlere rahmetti.
Bir defasında bir Yahudi ve Müslüman tartışıyormuş. Müslüman Hz. Muhammed Peygamberin daha iyi olduğunu söylerken Yahudi Hz. Musa’nın en iyi olduğunu söylüyormuş. Sonra Müslüman Yahudi’ye tokat atmış. Yahudi de Peygamber aleyhisselama gitmiş ve olan biteni ona anlatmış. Peygamber de Müslümanı yanına çağırtmış ve ona şöyle demiş: “Beni Hz. Musa’ya üstün kılmayın! Çünkü Kıyamet Günü insanlar hep bayılacaklar. İlk kalkan ben olacağım. Ben ayılınca Hz. Musa’yı Arş’ın bir ucundan tutmuş göreceğim. Bilemiyorum. O, bayılıp hemen ayılanlardan mıdır, yoksa Allah’ın istisna ettiklerinden midir?” [4]
Yüce Allah Kuran’da Hz. Muhammed’in en yüce ahlak üzerine yaratıldığını buyurmasına rağmen bir defasında Peygamber’e en değerli insanın kim olduğu sorulduğunda kendisini asla zikretmemiş ve şöyle buyurmuştur: “O halde, Allah’ın halîli (İbrâhim)’in oğlu, Allah’ın nebîsi (İshak)’ın oğlu, Allah’ın nebîsi (Yakub)’un oğlu, Allah’ın nebîsi Yusuf’tur.”[5]
O bize Allah’ın bütün peygamberlerine eşit düzeyde hürmet göstermeyi öğretmiş ancak bazılarından ayrı bir tazimle bahsetmiş ve şöyle buyurmuştur: “Eğer kişi İsa’ya inanır sonra bana da inanırsa iki kat mükafata nail olur.” [6]
Sevgi Barışa Götürür
Yukarıda barıştan önce sevmeyi öğrenmekten bahsettik. Bu nedenle Peygamber aleyhisselamı sevmeye ve takip etmeye çalışmalıyız. Kuran’da şöyle buyrulmuştur “De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Ali-i İmran, 31).
Son Peygamber aleyhisselam bize insan hayatına ve mülküne saygı duymayı ve bize üzerinde güç bahşedilen dünyaya ve hayvanlara iyi davranmayı öğretmiştir. O bize barış yolunu göstermiş ve insanları ve Allah’ın ayetlerine inananları bir araya gelip Tek Allah’ın önünde eğilmeye davet etmiştir. o Kuran’ı tüm dinlerden insanlar için okumuştur:
“[…] İşte size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap (Kur’an) gelmiştir. Allah, onunla rızası peşinde olanları selâmet yollarına iletir ve onları izniyle, karanlıklardan aydınlığa çıkarıp kendilerini dosdoğru bir yola iletir.” (Maide, 16-17).
Biz de Son Peygambere ve bize müjde getirerek yolu gösteren bütün peygamberlere salt u selam ediyoruz. Eğer iyi işler yaparak ve kötülerden sakınarak onların yolunu izlerse inşallah bir gün sonsuz Barış’a (Darü’s-selam) varacağız.
Peygamber aleyhisselamın öğretitği bir dua vardır: “Allahım sen selamsın. Selamet de sendendir. Ey celâl ve ikrâm sâhibi sen münezzehsin, sen yücesin.”
Yusuf İslam’ın Barış Notlarını buradan dinleyebilirsiniz.
————-
Kaynaklar:
[1] “Ensardan biri Peygambere gelip kendisinden dilendi. O da o kişiye: “Evinde bir şey yok mudur? Diye sordu. Adam: “Sadece bir kısmıyla örtündüğüm, bir kısmını da altıma serdiğim bir yaygım var, bir de su içtiğim tas var” dedi. Resulullah: “Git onları bana getir” dedi. Adam onları getirdi ve Peygamber “Bunları kim satın alır?” diye sordu. Biri bir dirhem verdi. Hz. Peygamber, “Bundan daha fazla fiyat veren var mı?” buyurdu. Biri çıktı ve iki katını vererek iki dirheme aldı. Peygamber aleyhisselam dirhemleri aldı ve Ensardan o adama vererek, “Bir dirhemlik yiyecek-içecek satın al ve evine götür. Kalanıyla da bir ip satın al ve sahradan odun toplayıp getirerek şehirde sat, para kazan” buyurdu. Adam gitti ve bunları yaptı. Adam on dirhem kazandıktan sonra Peygamber aleyhisselam geldi. Bununla bir miktar kumaş, bir miktar da buğday aldı. Peygamber aleyhisselam şöyle dedi: “Dilencilik yüzünden siyah bir nokta olarak kıyamet gününde gelmektense, şu hâlin ondan daha hayırlıdır. Dilenmek ancak şu üç kişiye caizdir: Toprağa yapıştıran fakirliğe uğrayana, altından kalkamayacak derecede borç altına girene, aralarını bulmak için kan parası yüklenen kimseye.” Ebu Davud’da zikredilen bu Hadis-i Şerif’i Enes b. Malik Rivayet etmiştir.
AYRICA
Peygamber şöyle demiştir: “Kişinin bir halat alıp sabah dağlara giderek ağaç kesmesi ve onu satıp kendi kazandığını yemesi ve sadaka vermesi başkalarından bir şey istemekten daha hayırlıdır.” Sahih-i Buhari’de zikredilen bu Hadis-i Şerif’i Ebu Hüreyre Rivayet etmiştir.
[2] Tirmizi’de zikredilen bu Hadis-i Şerif’i Ubaydullah Bin Muhsin el-Ensari el Hatmi ricayet etmiştir.
[3] “Kendilerine savaş açılan müslümanlara, zulme uğramaları sebebiyle cihad için izin verildi. Şüphe yok ki Allah’ın onlara yardım etmeğe gücü yeter. Onlar, haksız yere, sırf, “Rabbimiz Allah’tır” demelerinden dolayı yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah’ın, insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı, içlerinde Allah’ın adı çok anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler muhakkak yerle bir edilirdi. Şüphesiz ki Allah, kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah, çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.” (Hac Suresi, 39-40).
[4] “Bir gün bir Müslüan “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ı âlemler üzerine seçkin kılan Zât-ı Zülcelâl’e kasem olsun!” diye yemin etti. Yahudi de: “Musa aleyhisselam’ı âlemler üzerine seçkin kılan Zât-ı Zülcelâl’e kasem olsun!” diye yemin etti. Derken, o böyle der demez, Müslüman elini kaldırıp Yahudi’ye bir tokat vurdu. Yahudi de doğruca Aleyhisselâtu vesselâm’a gidip hadiseyi haber verdi. Aleyhissalâtu vesselâm: “Beni Hz. Musa’ya üstün kılmayın! Çünkü insanlar Kıyamet Günü hep bayılacaklar. İlk kalkan ben olacağım. Ben ayılınca Hz. Musa’yı Arş’ın bir ucundan tutmuş göreceğim. Bilemiyorum. O, bayılıp hemen ayılanlardan mıdır, yoksa Allah’ın istisna ettiklerinden midir?” buyurdu.” Buhari’de zikredilen bu Hadis-i Şerif’i Ebu Hureyre rivayet etmiştir.
[5] “Bazı insanlar Peygamber aleyhisselama sordular: “Ey Allah’ın Resûlü! İnsanların en hayırlısı, şereflisi kimdir?” Peygamber aleyhisselam “Allah’tan en çok korkanlarıdır” buyurdu. Onlar “Ey Allah’ın Resûlü! Biz bunu sormuyoruz”, dediler. Peygamber “O halde, Allah’ın halîli (İbrâhim)’in oğlu, Allah’ın nebîsi (İshak)’ın oğlu, Allah’ın nebîsi (Yakub)’un oğlu, Allah’ın nebîsi Yusuf’tur” buyurdu. Onlar “Ey Allah’ın Resûlü, biz bunu da sormuyoruz”, dediler. Peygamber de “O halde siz benden Arap kabilelerini soruyorsunuz. (Bilin ki) Câhiliye döneminde hayırlı (şerefli) olanlar, şayet dînî hükümleri iyice hazmederlerse İslâmiyet devrinde de hayırlıdırlar” buyurdu. (Buhari ve Müslim’de zikredilen bu Hadis-i Şerif’i Ebu Hüreyre rivayet etmiştir.)
[7] Buhari’de zikredilen bu Hadis-i Şerif’i Ebu Musa el-Eşari rivayet etmiştir.